17 Nisan 2024

"Ekonomist" Erdoğan açıklasın: 818.182 .863.710 lira zarar

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda

Sayıya bakar mısınız, ilk anda okuması bile güç!..

Defalarca...

"Ben ekonomistim" diyor mu?.. Diyor.

Defalarca...

"Ekonomi benden sorulur" diyor mu?.. Diyor.

Defalarca...

"Verin yetkiyi kardeşinize, görün o zaman doları, enflasyonu" diyor mu?.. Diyor.

Kim?..

Recep Tayyip Erdoğan.

Bununla kalmıyor. Devletin herhangi bir makamında oturan yöneticiyi tek bir imzayla görevden alıyor, yerine kimseye sormadan istediğini getiriyor mu?.. Getiriyor.

Bu nutukları dinleyenler her sefer onu uzun uzun alkışlıyor mu?.. Alkışlıyor.

703 sayılı khk

Keyfi uygulama 5 Temmuz 2019'da başlıyor.

Cumhuriyet tarihimizde Merkez Bankası Başkanı ilk kez tek bir imzayla görevden alınıyor, yerine yeni bir atama yapılıyor.

Merkez Bankası Yasasına aykırı bu uygulamanın kaynağı ne?..

"Tek adam rejimine" geçildikten sonra, ülkeyi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yöneten Tayyip Erdoğan 5 Temmuz 2019'da kendi imzasıyla 703 sayılı KHK'yı yayınlıyor. Devlette herhangi bir kuruma istediği kişiyi atama yetkisini üstleniyor. Merkez Bankası Başkanı bu çerçevede değişiyor.

"Laf dinlemedi"

Neden değişiyor?..

O KHK'dan dört ay sonra 5 Kasım 2019'da Erdoğan partisinin grubunda:

"Tabii bu sistem değişince, Merkez Bankası Başkanını görevden alma yetkisini de aldık.

Çünkü laf dinlemiyor adam!..

Dedik ki, faiz oranlarını düşüreceğiz. Bu adımları atınca enflasyon düştü, döviz kuru stabil hale geldi".

Oysa, o günlerde enflasyondaki hafif iniş ve doların geçici olarak stabil hale gelmesi Merkez Bankası rezervlerinin sarf edilmesinden kaynaklanıyor. (Taha Akyol, Laf Dinlemedi, s.11).

Rezervlerin har vurulup harman savrulması o tarihte başlıyor. Faiz düştükçe, dolar ve enflasyon yükseliyor, Merkez Bankası tarihin görmediği açık verme sarmalına düşüyor.

2023 hedefi yüzde 4,9

Aynı dönemde Erdoğan'ın aylarca vurguladığı, sadece kendisinin bildiği senaryosu var:

"Dış güçler!..

Ağustos ayından itibaren döviz, faiz, enflasyon üçgeninde ülkemize kurulan oyunu bozduk".

Kim, neden ve nasıl kurmuş, belli değil!..

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da coşuyor:

"Dolar şu anda 5 lira, birileri dolar yükselse de, kar etsek diyor, çok beklersiniz.

Orta Vadeli Programda 2023 yılında enflasyon hedefi yüzde 4.9'dur".

4.9 mu?..

2023 enflasyonu TÜİK'e göre, yüzde 64.77. Berat Albayrak'ın söylediğinden on üç kat daha fazla!..

"Uçuşa geçtik"

Bu muhteşem açıklamaları yandaş medya kaçırmıyor.

29 Eylül 2019 tarihli Sabah Gazetesinin manşeti:

"Türk Ekonomisi Uçuşa Geçti".

Öyle bir uçuş ki, "Nass" diye düşürülen faiz ve her adımı akıl almaz hatalarla dolu kararlar sonunda bugün geldiğimiz yer Resmi Gazetede yayımlanıyor:

"2023 yılı Merkez Bankası zararı 818 milyar 182 milyon 863 bin 710 liradır."

O günkü kurla yaklaşık 37 milyar doları bulan zarar.

37 milyar dolar!.. Kaç köprü, kaç baraj yapılır, emekliye, ücretlilere ne kadar zam yapılır?..

Öte yandan, üç aylık bütçe açığı Merkez Bankası zararına eşlik ediyor:

"2024'ün ilk üç ayında bütçe açığı 513 milyar lira".

Bunlar "uçuşun" sadece iki resmi rakamı!..

Başkan dayanmıyor

1931 - 2006 arasında, yetmiş beş yılda Merkez Bankası'nda on dokuz başkan görev yapıyor.

Erdoğan'ın atadığı ilk Merkez Bankası Başkanı 2006 yılında Durmuş Yılmaz.

Yılmaz dahil, 2006'dan bugüne kadar on sekiz yılda sekiz başkan değişiyor. Sekizinci Başkan görevdeki Fatih Karahan.

Erdoğan"laf dinlemeyen" Merkez Bankası Başkanlarını arka arkaya değiştiriyor.

Dinleyip, faizi düşüren ve bugünkü sefalette payı olanlar ise ödüllendiriliyor.

En başarısız, yani emre en çok itaat eden Başkan Şahap Kavcıoğlu'nu Erdoğan Merkez Bankası'ndan alıyor ama, laf dinlediği için BDDK Başkanlığına getiriyor.

Hiçbir sözü tutmayan Hazine Bakanı Nureddin Nebati'yi milletvekili yapıyor.

Büyük başarısızlık

Merkez Bankası'nın geçen yıl zararı 818 milyar 182 milyon 863 bin 710 lira.

Bütçe açığı 513 milyon lira.

Olağanüstü başarısızlık.

Hem "ekonomiden sorumlu benim" diyor, hem her başarısızlıkta faturayı başkalarına kesiyor. Asıl faturayı sefalete düşen halk ödüyor.

Şimdi yapması gereken şu:

Bu zararı ve bütçe açığının nedenlerini halka açıklamak zorunda.

Sorumluluğu başkalarına yüklemeden...

"Ben şu şu yanlışları yaptım" diyerek.

Ardından atacağı adımları...

Madem "ekonomist"...

Üstelik tek seçici, açıklasın!..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kaderin cilvesi: Ezici asgari ücrette “dış güçlerin” rolü

Tek adam rejimine geçildiğinden bu yana, Türkiye herhangi bir alanda ne zaman tökezlese, Erdoğan’ın reçetesi hazır: “Dış güçler engelliyor.” Kendisine engel olarak gördüğü “dış güçler”, IMF’siyle, uluslararası kredi kuruluşularıyla asgari ücreti belirlemekte rol oynuyor. Onun deyimiyle, “dış güçler, yalancı çobanlar” devrede!

Bu karanlıkta Tuncer Bakırhan’ın “demokratik zemini müsait!..”

Orta Çağ benzeri, hiç olmadığı kadar karanlık, karanlık, karanlık günler!..

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

"
"